23 Nisan 2013 Salı

KASSİTLER



        Kassitler 'e  18 . yüzyılda, Hammurabi 'nin oğlu Şamşu-iluna’nın zamanında rastlanılmıştır.  Eski Babil Devleti’nin ikinci binyılının ortalarına doğru yıkılışından sonra Güney Mezopotamya Kassit eğemenliğiyle tanışır. Kassit sülalesi döneminde bütün Güney Mezopotamya tek bir siyasal yönetimin altında toplanmıştır
        Mezopotamya’ya doğudaki dağlık bölgeden geldikleri tahmin edilmektedir.Başlangıçta tarlalarda tarım işçisi olarak çalışmışlardır, nüfusları artınca da değişen dengelerden yararlanarak kentlerin yönetimini ele geçirmişlerdir.



       Kaştiliaşu adlı kralları önderliğinde askeri bir güç haline gelerek bir krallık kurmuşlardır.
       Kassitlerin Kuzeye doğru yayılmaları ise 14. yüzyıl ortalarında, bu bölgedeki Mitanni egemenliğinin zayıflamasından sonra gerçekleşmiştir.
       Babil ve Sümer ülkesine yerleşenler eski Mezopotamya kültürünü benimsemiş, bir anlamda asimile olmuşlardır. Bu yüzden haklarında bilgi verecek kayıtlar yok denecek kadar azdır.
       Babil’e egemen olan ilk Kassit kralının ,listelerde 10. sırada adı geçen II.Agum (1570 yılları) olduğu anlaşılmaktadır .Agum Hitit kralı I.Murşili tarafından Anadolu’ya taşınan tanrı Marduk’un yontusunu 24 yıl sonra geri getirtmiş ve bir Babilli gibi onun koruması ve kollaması altına girmekle övünmüştür . Ayrıca II. Agum kendisinin Kassit tanrısı Sukamuna ‘nın tohumundan oluştuğunu ve bu olayın da  Mezopotamya’nın büyük tanrılarının Anun , Enlil , Ea , Marduk  ve Şamaş’ın isteği ile meydana geldiğini söylüyordu.
       Marduk ,eski Babil döneminden sonra ön plana çıkan ver sonraları Babil’in baştanrısı olarak kabul edilen önelmiş bir tanrıydı
       Mısır’da ele geçen el-Amarna mektupları ,15 yy. sonlarında hüküm süren Kassit kralı Karaindaş ve sonrasında Babil ile Mısır arasında diplomatik ve ticari ilişkilerin geliştiğini gösteren önemli kanıtlarındandır.Bölgenin zengin tüccarlarının bu dönemde Suriye ,Dogu Akdeniz bölgesi, Anadolu ve Mısır ile yoğun ticaret ilişkisi içinde oldukları anlaşılmaktadır.Kassitler komşu ülkelerle diplomatik ilişkiler yürütmüştür Babil ile Mısır arasındaki ilk altın ticareti bu soy zamanın da başlamıştır.Eskiden eritilerek sarayların ve  tapınakların süslenmesinde; süs eşyası ve takı yapımında kullanılan altın ,ticaret aracına dönüşmüştür.Kalay bronz ve gümüşün yanı sıra altın da alışverişte kullanılmaya başlanmıştır.II.Agum , Kuzey  Mezopotamya’da yeni yeni kentler kurup eski tapınakları onarıp , dört bir yanda Ziguratlar yükselmeye başlamıştır.Kassit  kralları kutsal alanların restorasyonunun yanı sıra birçok edebi metnin toplanmasına kopya edilmesine ve bu metinlerin Ur ,Uruk, Nippur, Babil ve Sippar gibi kentler de bulunan tapınak kütüphanelerinde korunmasına da ön ayak olmuşlardır. Kendi siyasal yapılarından söz etmeselerdi bütün yazıtlar , Kassit’lerin de geleneksel okul anlayışını sürdürdüğünü, Kassit kökenlilerin de  okullara giderek  yazıcı olduklarını gösterir . Yeni  Assur  döneminde bile bazı yazıcı aileleri , Kassit kökenleriyle övünmekteydiler.
        Kassit döneminde bölgeler arasında KUDURRU adı verilen sınır taşları bulunmaktadır. Bu sınır taşları bize devlet yönetimi konusunda ipuçları vermektedir.Bu taşlardan anldığımız kadarıyla eyaletlerde , görevlerini tam olarak tanımlayamadığımız ŞAKNU (yönetici ) olarak adlandırılan valiler bulunmaktaydı.Üzerinde kutsal semboller ve yazıt bulunan kudurrular ilk kez Kassit egemenliğinin sonlarına doğru ortaya çıkmış , yaygınlaşmış ve birinci binyılda da yapımları sürdürülmüştür.



         Kuzey Mezopotamya ‘da Mitanni krallığının zayıflaması , önceleri Kassitlerin bu yönde yayılmasını sağlamışsa  da aynı bölgeyi kontrol eden Orta Assur  Krallığı, Babil merkezli Kassit yayılımına karşı yeni bir tehdit oluşturmuştur. Fakat Assur Krallığının Babil  üzerindeki egemenliğinin uzun sürmediği  anlaşılmaktadır. Güney Mezopotamya ‘daki Kassit egemenliği , esas olarak güneydoğudan gelen Elam  saldıılarıyla son bulmuştur.Şutruk-Nahhunte adlı krallarının önderliğindeki  Elam orduları , 1155 yıllarında Babil ve çevresinin ele geçirerek büyük yağmalamalar gerçekleştirilmiş ve sonrasında  bölgeyi Elam valisinin denetimine bırakmıştır. Şutruk-Nahhunte , Naram-sin steli üzerine kendi başarısını anlatan bir de yazıt ekletmiştir.
        Sonuç olarak egemenliğinin yitiren Kassit toplumu bölge halkıyla kaynaşarak asimile olmuştur. Kentlerde yerleşenlerden bazıları Babilce isimler almışlardır.Bürokrasi de görev yapanlar önemli devlet memurluklarına kadar yükselmişlerdir.Kırsal alanlarda kabileler halinde yaşayanlar ise kendi kimliklerini uzun süre korumuşlardır.
    





KAYNAKÇA

Andaç : F.Andaç , Babil’e Yolculuk . İstanbul 2003

Köroğlu : K.Köroğlu ,  “ Eski Mezopotamya Tarihi Başlangıçtan Perslere Kadar”, İletişim Yayınları , İstanbul 2009 

Köroğlu : K.Köroğlu , “ Tarih Öncesinden Perslere Kadar Mezopotamya”, Toplumsal Tarih, Aylık Tarih Dergisi, Sayı:149, Mayıs    2006  , s.16-s.27

Oates : J.Oates , Babil , Ankara 2004

Sever :  E.Sever  ,  “Asur Tarihi”, Kaynak Yayınları, İstanbul  1993

 

6 Nisan 2013 Cumartesi

İŞTAR'IN YERALTI DÜNYASINA İNİŞİ



          Mezopotamya’nın en önemli mitlerinden birisi Tanrıça İštar’ın ölüler diyarına inmesini anlatmaktadır. Tanrıçanın ölüler diyarına inmesinden önce Tanrı Tammuz (Sümerce Dummuzi) ile evlenmesi vardır. Tammuz’un İštar’ı elde etmesi iki biçimde anlatılmıştır. Bunlardan birinde çiftçi tanrı Enkimdu Tammuz’un rakibidir, diğerinde ise Tammuz tek taliptir. Öyküye göre, Tammuz tanrıçanın evinin önüne gelir ve içeri girmek için yaygara koparır. Tanrıça annesinin onayını aldıktan sonra banyo yapar, yağlar sürünür, kraliçelik giysilerini giyer, değerli mücevherler takınır ve damat adayına kapıyı açar. Tammuz, böylesine tutkuyla istediği evliliğin kendisinin cehennemin dibine atılmasına sebep olacağını bilmemektedir. Gökyüzünün hanımı olan İštar, cehennemde de hüküm sürmek arzusundadır. Bundan dolayı ölüler diyarına inmeye karar verir. Mezopotamya’nın İštar ve Tammuz ikilisi Yunanlar’a Aphrodite ve Adonis olarak geçmiştir.

           Sümer versiyonunda olduğu gibi mitosun Babilonyalı biçiminde de, İştar’ın ölüler dünyasına inişinin nedeni verilmemiştir; ama, şiirin sonunda, İştar salıverildikten sonra, Tammuz’un yer altı dünyasında hangi nedenle bulunduğu hakkında hiçbir açıklama verilmeden, onun İştar’ın erkek kardeşi veya aşığı olarak sunulmuştur. İştar’ın dönüşü olmayan ülkeye inişi mitosunun Babilonya versiyonunda cinsel verimliliğin, üretkenliğin, Tanrıçanın yeryüzünde bulunmayışı yüzünden yok oluşunun bir betimlemesi vardır. Tanrıçanın yer altına inişinin betimi, ana çizgilerinde, mitosun Sümerli biçimini izlemektedir; fakat içinde ilginç farklılıklarda bulunmaktadır. İştar yeraltı dünyasının kapısını çaldığında, içeriye alınmazsa kapıyı yıkma ve yer altı dünyasındaki ölüleri serbest bırakma tehdidinde bulunur. Şiirin bu pasajı bu sahneyi canlı bir biçimde anlatmaktadır.
Ey kapı bekçisi, kapını aç,
Kapını aç da girebileyim
Eğer açmazsan kapıyı
Böylece giremezsem içeri
Kapıyı kesin parçalayacağım
Sürgüsünü kopartacağım kesin
Kapı direğini parçalayacağım
Kapı kanatlarını söküp atacağım bilesin
Ölüleri kaldırıp ayaklandıracağım
Dirileri yesinler diye bırakacağım
Taki ölüler sayıca dirileri geçecek
Mitosun bu versiyonunda Tanrıça İştar, Sümerli versiyonunda olduğundan çok daha düşmanca ve tehditçi bir kişiliktir. Aynı zamanda, İştar’ıon ölüleri diriler üzerine salıvermesi tehdidinde, Babilonyalıların, dinlerinin oldukça belirgin bir özelliğini oluşturan ve pek çok afsunda karşılaşılan korkularını, ölülerin hayaletlerinden korkmaları olgusunu yansıtmaktadır. İştar, yedi kapıdan geçerken, Sümer versiyonunda olduğu gibi, her bir kapıda giysilerinin bir parçasını çıkarmaktadır. Babilonya versiyonunda, Tanrıçanın “ölümün gözlerinin” uğursuz bakışıyla, cesede dönüşmesini anlatan acıklı betimleme verilmemekle birlikte, geri dönmediği bildirilmekte ve bunu Pepsukkal’ın büyün tanrılara başvurması izlemektedir. Ea hadım Aşuşunamir’i yaratıp, Ereşkigal’i yaşamsuyu tulumunu kendisine vermesine razı etmesi için aşağıya yollar. Aşuşunamir afsunuyla Ereşkigal’i buna razı etmeyi başarır ve Ereşkigal’i veziri Namtar’a, isteksizce, İştar’ın üzerine yaşamsuyu serpilmesini buyurur. İştar salıverilir ve geri dönüş yolculuğu sırasında, daha önce her bir kapıyı geçerken bıraktığı süs eşyalarını ve giysilerini geri alarak gider. Ancak bir fidye ödemesi gerektiği yolunda bir değinmede bulunur. Ereşkigal veziri Namtar’a “Eğer tanrıça sana fidye belini vermezse, onu geri getir” der. Fidyenin neyin karşılığı olarak istendiği belirtilmemiştir, ama mitosun sonunda Tammuz’un sözünün edilmesi, oraya nasıl geldiğini açıklayan herhangi bir ipucu verilmemişse de Tammuz’un yer altı dünyasından geri dönüşünün fidyesi olduğu yolunda bi işaret gibi görünmektedir. Enlil’in yer altı dünyasına sürgün edilmesi ve İnanna’nın kendisiyle birlikte gelmesi hakkında bir Sümer mitosu bulunmaktadır. Dinsel törenlerde “Tammuz ile Eniri” sözleri aynı tanrının farklı adları olarak geçmiştir. Bu durumda mitosun gelişme sürecinde, Tammuz’un yer altı dünyasına artan bir önem kazanmaya başlamış olduğu ve bitkiler dünyasının ölüp yeniden doğmasıyla ilişkilendirilir.  


-yazı alıntıdır-